8 Mart 2009 Pazar

Agarta ve İlluminati

AGARTA

Agarta, Tibet ve Orta -Asya Geleneklerinde Asya'daki Sıradağların İçinde Bulunduğu İleri Sürülen Efsanevi Bir Yer Altı Organizasyonudur.

Tüneller ülkesi Agarta’yı yazarlar Saint-Yves d’Alveydre (1842 -1909), Ferdinand Ossendowsky ve Rene Guenon kitaplarında işlemiştir. Efsaneye göre, Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahiplerince kurulan ve Sanskritçe’de ele geçirilemeyen, ulaşılamayan, her şeyden korunmuş, şiddetin yakalayamayacağı, anarşinin erişemeyeceği anlamına gelen Agarta, dünyanın her yerine uzanan uçsuz bucaksız tüneller kurmuş.

Uçakları UFO

İlginç bir varsayım da şudur ki, UFO’lar aslında bu uygarlığın yeraltından, yer üstündeki hayatı belirli aralıklarla incelemek üzere çıkan uçaklarıdır. Agarta’nın lideri dünyayı sevk ve idare eden ilahi hiyerarşinin fizik alemindeki temsilcisidir.

7 kapısı var

1912’de Müslüman olduktan sonra ABD ül Vahid Yahya adını alan Fransız asıllı Mısırlı düşünür ve yazar Rene Guenon’a göre Agarta’nın yeryüzüne açılan 7 (kimi kaynaklara göre 4) ana çıkış noktası bulunmakla birlikte, mağaralarda inzivaya çekilen bilgelerin ve mağaralarda etkinliklerini sürdüren bazı inisiyatik toplulukların Agartalılar ile ilişki içinde oldukları ileri sürülür. Rene Guenon’a göre bu durum, en çok, Türklerin yaşadığı Orta Asya’da görülmektedir.

Gamalı haç

Kimi yazarlara göre Göktürk, Uygur ve Hun masallarındaki, "ataların kutsal mağaraları" ve bir mağaradan geçilerek ulaşılan "gizli ülke" inanışında Agarta’nın sembolizmi bulunmaktadır. Sembollerinden biri bugün günümüzde hálá Hint ve Tibet tapınaklarını süsleyen gamalı haçtır. Bu sembol kadim Mu’dan kaynaklanan çok orijinal bir semboldür. Bu sembol II. Dünya savaşında Nazilerin de ancak tersini çevirip kullandıkları bir semboldür.

O da işin içindeymiş

Hitler’in de Agarta’ya inandığı ve dünyaya hakim olabilmek için Thule adında bir tarikat vasıtasıyla pek çok araştırma yaptırdığı ileri sürülür. İddiaya göre savaşın sonuna doğru Nazi karargáhı yıkıntıları arasında 12 Tibetli rahip cesedinin bulunması da Hitler’in bağlantısını kanıtlamıştı. Bu çevreler Hitler’in ABD Başkanı Roosvelt’in 1945’de öleceğini ve geleceği bilme yeteneğini buna bağlanmaktadır.

Kaynak: haberler.com

2.

İLLUMİNATİ

1776 yılında Almanya'nın Münih kentinde, Adam Weishaupt isimli Kabbalacı bir Hukuk Profesörü ve Baron von Knigge ile diğerlerinin yardımıyla kurulan gizli topluluk. Illuminati, "Aydınlanmış Olanlar" anlamına gelmektedir. Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, gizli siyasi amaçları olduğu öne sürülerek dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır.

Münih'te kurulup, o yörede (Bavyera) hızla gelişen Illuminati'nin üye kayıtları büyük bir gizlilik içinde saklanıyordu. Öyle ki, üyelerin her birinin takma isimleri vardı ve yazışmalarda bunlar kullanılır, üyelerin gerçek isimleri ve kimlikleri asla kullanılmazdı. Örneğin, topluluğun kurucusu Adam Weishaupt'un kod adı Spartacus idi. Illuminati üyeleriyle ilgili bilinen tek şey, tüm üyelerinin Cermen kökenli beyazlardan oluştuğudur.

siyon yıldızı tanım : mu uygarliginin kutsal sembolunden esinlenilmiştir.ancak onun daha sade halidir. ic ice gecmis 2 ucgen kotulugun bir arada oldugunu simgeler. her ikisinin bir arada olusturdugu bu heksagon adalet semboludur. ayrica bu yildizin her bir ucu bir fazileti simgeler.

Dünyayı 10 kişi yönetiyor ve bu 10 kişinin 300 kadar alt kadrosu verilen emirleri uyguluyorlar. İlluminati adı verilen bu tarikatin/örgütün hedef başkenti Kudüs olan tek bir dünya devleti kurmak.

Bugüne kadar çeşitli komplo teorileri içeren bir çok kitap yayınlandı. İlluminati, bu alanda yayınlanan hiçbir esere benzemiyor. Kitaptaki iddialar o kadar ilginç ki, neye inanıp, neye inanamayacağınızı şaşırıyorsunuz. İlluminati, 1575'te ispanya'da bulunan ve özellikle ruhani kudret sahibi olduklarını iddia eden bir dini parti veya bu partinin üyelerine verilen isim.

Yazar Texe Marrs, Süper zenginlerin yönettiği bir Dünya Komplosu'ndan bahsettiği kitabında, dünyaya hakim olan bu güce bu adı uygun görmüş. Kitabın satırları arasına gömüldükçe ve sayfalar arasında ilerledikçe inanması güç iddialarla karşılaşıyorsunuz.

Yazara göre, dünyayı kendilerine 'bilge adamlar' adını veren, 10 kişi yönetiyor. İlluminati'nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. 'İç çember' denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar.

10 kişilik 'bilge adamlar' grubunda Fransa'dan üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltığı olduğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD'nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor.

'İç çember' üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. İlluminati Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak. Kitabın, sonunda illuminati piramidinin üstünde bulunan 'bilge adamlar'a hizmet eden isimlerden bir kısmı, ünvanlarıyla birlikle verilmiş. Türkiye'den kimse var mı diye baktık ancak, ne hikmetse kimseyi bulamadık! İlginç değil mi?

Evet antik yunan çağında homeros'un anlattığı hikayeler (ki en ünlüleri odessa ve troya 'dır)Cevat Şakir Kabaağaçlı yani diğer tanınmış ismi ile Halikarnas balıkçısının da belirttiği ve özellikle bahsettiği konu o devirlerde yazının bulunmaması idi ve konular abartılarak resimlendirilir ve o resimlerle betimlenen hikayeler homeros tarafından anlatılırdı.Uzun uzun bu konudan bahsemeyeceğim sadece dilden dile anlatılanlar kitaplaşıp bize sunuluyor ancak bu tip hikayelerin doğruluğu kanıtlanmamıştır.Asıl konumuza dönersek,şu günlerde de anlayabileceğiniz gibi yeni dünya düzeni kurucuları işbaşında.Bunlar ne yapıyorlar peki;İşte inanılmaz zengin bu insan müsvetteleri 10 aile iç çemberden sonra ki CFR çemberine oradan TRİTERAL ve diğer kollarla Amerika'da başgösteren ekonomik krizi ve banka açıklarının iflaslarını global krize dönüştürerek asya'dan avrupa'ya oradan Rusya ve tüm dünyayı etkileterek dalga dalga genişletmiş ve tam bir belirsizlik halinde insanların ne zaman kendilerine teslim olacaklarını beklemeye başlamışlardır.İnsanlar finansal sıkıntı ile borç alacak ödeyemeyecek giderek bireysel olan bu borçlanma ülke bazında dışa bağımlı olacak,merkez bankaları piyasanın hareketlenmesi için likit akışına yön vermek zorunda olacağından, yabancı yatırımcıların ve para akışının kesilmesi ile kitlenip çözümsüzlüğe doğru giderken bizim bu efendiler (İLLUMİNATİ)çıkıp piyasaya para sürecekler ve merkez bankalarına faiz indirimi ile piyasaların belirsizliğini ortadan kaldıracaklar:Sıkılmayasınız diye yüzeysel anlatarak geçtim .Bu süreç hiçte kolay olmayacak.Anlatmış olduğum olaylar dünya üzerinde her zaman oynanmaktadır.Zaten multimilyarder olan bu aileler hiç doymayan aç gözlülükleri ve ihtirasları ile dünyaya bu tip krizleri yaratıp belli bir süre tutup güçsüzlerin yok olacağı ekonomilerine el atarak teslim almaları alışılmış şeylerdir.Tüm dünya merkez bankaları denetlenebilir ve ülkenin kendi malı değildir. ÖRNEK :Herhangi bir kağıt paramızdan birine bakın oradaki ibare şudur"TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI"Türkiye Cumhuriyeti değil kendi malı değil yani.Türkiye Cumhuriyettir demek isteniyor.Daha derin konulara inmeden amaçları destekle parçala yönet olan bu aileler istedikleri ülkede istedikleri kişileri en üst makamlara getirerek savaşlar çıkarıp silah satmak dünya nüfusunu azaltarak kaos ortamı ile daha rahat ilerleyebilecekleri zeminler hazırlaya-ak kendileri için kutsal saydıkları şeytana hizmet etmektir.
Dünya devlet ve hükümet başkanlarını incelersek çoğu onların nazik hizmetkarlarıdır.Amerika'da da açıkça kendilerinin de belirttiği gibi asıl destekledikleri aday Cumhuriyetçi Mc kean 'dir.Barak Obama'da onların adamı dır ancak onu sadece "bakın burada siyah ta aday olabiliyor" izlenimi vermek ve desteklemedikleri insanları aradan silerek kendi adaylarını koymaktır.Hillary'de onlardan biridir.Eşi Bill Clinton onlar için eşsiz bir hizmetkardır.ama işini en iyi şekilde yapmış ve görevini bitirmiştir İkinci bir Clinton olamazdı.Konuları basitçe geçiyorum eğer bunları merak ediyorsanız ve daha fazla bilgi isterseniz TEXE Marrs'ın coolcholet'nin de bahsettiği kitabı okumanızı tavsiye ederim.Yazar bu kitabı sadece Türklere yazmış ve anlatmıştır.Amaç bilgilendirilmektir.Çünkü bizimle hala tam olarak istediklerini gerçekleştiremediklerinden dolayı uğraşmaları daha uzun yıllar olmasada onları epeyce zorlamaktadır.Örf adet gelenek ve göreneklerimizle hala kültürel zenginliğimizi korumamız ve tam olarak parçalama emellerine ulaşamadıklarından kutsal bir abide gibi karşılarında durmaktayız. Ama ne zamana kadar?
İşte bu konuda yeterli bilgileri edinerek gelecek nesillerimize de bunları aktarmamız gerekir.Bunların uzantıları ve kuklaları hala ülkemizin karar verme mekanizmalarında ve belli kademelerinde yer almışlardır. Onlar Fatih'i zehirlediler ve Atatürk'ün ölümünü hızlandırdılar.

İlluminati nasıl çalışıyor?

Yılda bir kez biraraya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, 'Daha Fazla Savaş' ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (kitapta, AIDS ve HIV'in ABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.) nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, 'anti-terör yasaları' çıkarmak. Yazarın iddiasına göre, 11 Eylül saldırısı için FBI bazı Arapları kullandı ve bombaları temin etti. İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi 'Kaostan kaynaklanan düzen'. İlluminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda.

Kaynak: İlluminati, Texe Marrs


4000 YILLIK TARİHİ YALAN

Yahudi yazar Arthu
r Koesler

“Yahudi diye bilinen ırk, Rusyadan gelen bir göçebe halktı.”

“Dünyada 1,5 milyon gerçek Yahidi vardır. Geri kalanların, İsrail ile hiç bir alakaları yoktur.”

“Eski Ahit’i de, İncil’i de Levi’ler yazdı.” Demiştir.

Yunan tarihçi Heredot

Mısır tarihinde, kitle göçü diye bir olay olmadığını ve Yahudilerin Mısır da yaşamadıklarını söylemişti.

Plato

Heredot un görüşlerine sahipti.

Mısırlı tarihçi Minetto

Mısır tarihinde kesinlikle Yahudi diye bir ırkın olmadığını, bu ırka mensup bir tane dahi mezar veya yazıt olmadığını, Mısır arşivlerinde, Yahudiler ile ilgili bir bilginin olmadığını belirtmektedir. Mısır Krallığı arşivciliğe ve tarihi bilgilere çok önem verirdi. Mısır tarihinde hiç Yahudilerden bahsedilmemiş olması, Yahudilerin tarihi yanılttıklarının kanıtıdır demiştir.

Üstelik Tarihçi, “İbrani dini ve yasaları yoktur, çünkü İbrani diye bir ırk yoktur” demiştir.

Alman yazar Dr. Erich Bromme

Babil’e esir düşen Yahudilerin hiç geri dönmediklerini belirtmiştir. Yahudilerin düzgün bir tarihleri olmadığı için, Babil’deki esaretlerini Mısır tarihine uyarlaya-ak değiştirmişlerdir. Babil’de bulunan ünlü kişilerin isimlerini, Mısır daki isimler ile değiştirip kendilerine yapay bir tarih yarattıklarını belirtmiştir.

Mısırlı Ejiptolog Mustafa Gadalla

Tevrat’ta ve Eski Ahit’te adı geçen şahısların ve tarihlerin, gerçekler ile alakası olmadığını ve uydurulmuş düzmece bir senaryo olduğunu belirtmiştir.

Davut’un Sion Yıldızı, aslında Mısırlıların devlet mühürü olduğunu belirtmiştir. Yahudilerin sembollere önem verme geleneği, Babil esaretinde oluştuğunu, fakat Babil de yaşarlarken, hiç alakaları olmayan Mısır tarihini ve sembollerini kendilerine mal ettiklerini söylemiştir.

Tel Aviv Üniv. Yahudi asıllı Prof. Ze’ev Herzog

İsrailli lerin hiç Mısırda bulunmadıklarını ve buna dair hiç bir iz bulunamadığını belirtmiştir. Yahudilerin, M.Ö. 3000 den beri Musevi olduğu ise, tarihi bir saptırma olduğunu, aslında Yahudilerin ancak M.Ö.700 yıllarında Museviliği benimsediklerini, o tarihe kadar putperest olduklarını ve canlı canlı çocuk yakarak kurban ettiklerini belirtmiştir.

Üstelik; Yahudilerin Mısır’dan kaçtıklarını ileri sürdükleri tarihte, Filistin bölgesi zaten Mısırlıların toprakları idi

demişti.

Yahudi araştırmacı İsrael Finkelstenin

Yahudilerin Mısır da hiç bulunmadığını ve Yahudilerin sadece Kenanlı göçebeler olduğunu tespit etmiştir.

Prof. Hook

Süleyman Mabedinde, M.Ö. 700 yılına kadar çocukların yakılarak kurban edildiğini söylemişti.

Yahudi Tarihçi Josephus

İsrailliler, Mısır da bulunmadı. Mısırda bulunanlar Yahudi değil, Hiksoslardı diye yazmıştı.

Heilderberg Ünv. Ejiptolog Jan Assmann

Hz. Musa, kesinlikler yahudi değil, Mısırlı soylu bir aileden olduğunu yazmıştı.

“Sion Yıldızı simgesi, Mısır Firavunlarının mühürüdür” demişti.

Toronto Ünv. Donald P. Redford

Tora ve Eski Ahit te yazılan göç hikayesi (exsodus),aslında Mısır devlet düzenine uymayan ve Mısır dan kovulan Hiskosların tarihidir. Hiksoslar, Yahudi dediğildi. Yahudiler, hiç Mısır da bulunmamışlardır. Hiksosların Tarihini ve hikayelerini, kendilerine mal etmişlerdir. Yahudiler, Babil Kralı Nabukadnezar tarafından esir alınıp Babil’eg*türülmüşlerdi. Uzun yıllar sonra, Babil den sürülen Yahudilerin sürgün hikayesi, Mısırdan kaçış hikayesine dönmüştür. Sonra, düşmanları olan Firavun Ahmose nin adını “Musa” olarak değiştirmişlerdir.

Tarihçi Dawn Breaster; Mısır da Mermose diye bir isyancının peşine insanları katarak Habeşistanag*türdüğü söyler.

Paulusyen Tarikatı (Anadolu Hıristiyan Gnostizmi)

Eski Ahit’in, Yahova’ya tapan hırsız ve hilekar bir ırk tarafından yazıldığını ve tamamen aldatmaca olduğuna inanıyorlardı. Paulusyenlere göre Yahudiler, hırsız ve serseri bir ırk tı. Onları Orta Doğuda dolaşan, evsiz barksız çingene sürüsü olarak nitelendiriyorlardı.

Paulusyenlere göre dünyaya gelen tüm peygamberlerin, Yahudiler tarafından katledildiği bir gerçekti.

Paulusyenlere göre Esseniler, Sümerden gelen rahiplerdi, kesinlikle Yahudi değildi.

Paulusyenlere göre Yahudi soyundan, hiçbir peygamber çıkmamıştır. Yahudiler, Hz İbrahim ve Hz. Musa yı kendi soylarından olduklarını söylemelerine rağmen, İnanmazlardı. Paulusyenler bu konu ile ilgili olarak, Kur’an ayetlerini araştırmış ve Müslüman alimler ile fikir birliği yapmışlardı.

İngiliz Yazar David Icke

Babil esareti sırasında Babil deki sürgünler, İbrani değil Levilerdi. Eski Ahit Levilerin uydurmasıdır. Exsodus hikayesi, Mısır gizem okullarından çalınma bir kılıftır. Yahudiler tarihi yanılmak ile, Tevrat’ta bahsedilen “vaat edilmiş topraklar” ın yerini değiştirme çabası içindedirler. Çünkü, Tevra’ta bahsedilen vaat edilmiş topraklar Arabistan çölleridir.

Tarihçi Turgut Gürsan

İbraniler, İsrail’li veya Yahudi değildi. İbraniler, Mısır gizem okullarını kuran Hiksoslardı.

Araştırmacı Smyrnian Bartunyus (cazy Smyrne)

“Orta Doğu da Yahudi diye bir ırk yoktur. Yahudiler, Yemen den göç eden Kenanlılardır. Kenan diyarından da Filistin’e göç eden bir grup Yahudiler, savaşmak zorunda kaldıkları Babilli’lere esir düşmüş ve Babil’eg*türülmüşlerdi. Yani Yahudiler, Filistin de yaşama fırsatını bulamadılar bile. Babil’eg*türülen Yahudiler, hiç geri dönmediler. Mısırdan kaçan Hiskoslar, Filistin diyarına yerleştiler. Babil Krallığının güç kaybetmesi ve bölgede iktidar boşluğuna sebep olması nedeni ile, Hiksosların Filistine girmesi ve yaşamasına sebep olmuştur. Mısır’dan kaçan halk, Hiksoslar (isyancı Mısırlılar) olup, kesinlikle Yahudi değildir.

İlerleyen zaman içinde; Mısır’dan kaçıp Filistin de yaşamayı sürdüren Hiksos halkının içine, Kenan diyarından gelmeye devam eden Yahudiler karışmıştır. Filistin topraklarında Hiksoslar ile yaşamlarını sürdüren Yahudiler, uzun yıllar sonra Hiksosların tarihini kendilerine mal ettiler. Tevrat inancına sahip olan Yahudiler, Mısır soyundan olan Hz. İsa yı hiç kabul etmediler. Yadudilerin düşüncesi, kendi soylarından gelecek olan bir peygamberin kral olması idi. Kral olabilmesi ihtimali nedeni ile, Hz. İsa’yı katlettikler. Ve bu hayal ile Filistin topraklarında birçok ayaklanma gerçekleştiren Yahudiler, Roma İmp. tarafından dünyanın birçok yerine sürülmüştür. Roma imp., Kudüs ve Filistin de bir tane bile Yahudi bırakmamıştır.Tarih bunu doğrulamaktadır. Filistin topraklarında yine Hiksoslar yaşamaya devam etmiştir. Fakat, Yahudiler Filistin topraklarından sürüldüklerinde Hiksosların tarihini kendilerine çoktan mal etmişlerdi bile.

Uydurulan Eski Ahit, Kabala, Tora ve yalan tarihleri ile Avrupada ve dünyanın bir çok yerine dağılan Yahudiler, tekrar Filistin’e geri dönme hayalleri ile yüzlerce yıl yaşamışlardır. Yahudi bilginleri, bu gizli ve sahte tarihi yeni gelen nesile öğrettiler. Çünkü, Filistin topraklarına tekrar geri dönmenin tek açıklanabilir sebebi, sahte Ahit’teki “vaad edilmiş topraklar” hikayesine sıkı sıkı sarılmaktı. Yahudilerin gerçek toprakları, Arab Yarım adasının çölleridir, yani “Kenan bölgesi”. Kenan bölgesine de, Yemen’den göç etmişlerdir. Yahudilerin, Filistinde ve Orta Doğu topraklarında hiçbir hakkı yoktur. Şuan Filistin toprakları Filistinlilerindir, kendi topraklarıdır ve haklarıdır. Hiksoslar diye bilinen Mısır kaçaklarının torunları ise, bugün Filistin, Suriye, Ürdün ve Lübnan bölgelerinde yaşamaktadır.

Evet şimdi örtünün kalktığını ve birçok bilginin su yüzüne çıktığını görebiliyoruz.






Vril ve "Bizi Ezecek Olan Irk"
Roketler konusunda dünyanın büyük uzmanlarından birisi olan Dr. Willy Ley 1933'' de Almanya'' dan kaçar. Ley, Vril örgütünün ilk açıklayanlardan biridir. Örgüt Berlin'' de kurulmuş olan küçük bir Order'' dı. Vril, günlük hayatımız sırasında çok az bir parçasını kullannabildiğimiz sonsuz enerjidir. Vril'' e hakim olan kimse kendisine de, başka dünyalara da hakim olur. İnsanlar bütün gayretlerini buna yöneltmelidirler. Dünya değişecektir. Efendiler, yeraltından yeryüzüne çıkacaklardır. Onlarla anlaşırsak bizi de efendi, anlaşamazsak köle olacağız. Vril fikri aslında, gene bir Golden Dawn üyesi olan Bulwer Lytton'' un "Bizi Ezecek Olan Irk" isimli romanından alınmıştır. Aynı zamanda "Pompei'' nin Son Günleri" isimli eserin de yazarı olan Lytton bu kitapta, Ruh alemi bizden çok daha yüksek olan insanları anlatır. Bunlar şimdilik gizlenme durumundadırlar. Dünyanın merkezinde bulunan mağaralarda yaşarlar ve her şeyin üzerinde güç sahibidirler.

İlk bakışta, bir romandan yola çıkan herhangi bir örgütün bu kadar ciddiye alınması saçma gibi görünebilir fakat şunu da düşünmek gerekir; Dünyada meydana gelmiş olan bir çok oluşum tarihlerinden çok önce romanlarda oluşmuşlardır. Mesela, 1896'' da Peter Shiel bir roman yayımlar. Kitap Avrupa çapında bir örgütten bahsetmektedir. Örgütün üyeleri zararlı buldukları aileleri öldürüp, cesetleri yakarlar ve kitabın ismi S.S'' lerdir. Aynı şekilde Titanik, batışından çok önce bir romana konu olmuş ve romanda geminin büyük ölçüleri, batış şekli ve hatta romandaki "Titan" ismi gerçeği ile tutarlı olmuştur.

VRİL :
Daire ve disk şeklindeki uçaklar eğik manevralar yapamadıkları için hava savaşlarında kullanışlı değildiler. Vril örgütünün belirgin bir şekilde Thule örgütünden ayrılmasından sonra devletten destek alamayan örgüt üyeleri çalışmalarını kendi imkanlarıyla sürdürmek zorunda kaldılar. En sonunda Brandenburg’a bir UFO’yu indirdikten sonra devletten destek almaya başladı.
Bu çalışmalarda 9 model üzerinde duruldu. Fakat Vril’lerin avantajı dezavantajları vardı. Vril gücü ile çalışan ve çok yer kaplayan bir motora sahip olmasıydı. Avantajı ise imalatının ucuza imal dilmesi ve güvenirliliği idi.
Avusturyalı bilim adamı Viktor Schauberger (1885-1958) Naziler için 1938-1945 arası bir seri uçan diskler icat etmişti.
( Viktor Schauberger )
Schauberger, likit vortex ile (girdap) işleyen birçok UFO yapmıştı. Kayıtlara göre bunların birçoğu uçmuştu. Burada yanız tarihe dikkat etmek gerekiyor. Ağrı Dağı’nda bulunan UFO’dan sonra bu çalışmalara başlaması dikkat çekicidir. Ona göre, eğer su veya hava, “Kollodial” diye bilinen bir kan enerji müthiş bir güçle yerçekimini yok ederek yükselme doğuruyordu. Bu şekilde yükselen disk, önce mavi-yeşil sonra da parlak gümüş renkli ışıklar saçmaya başlıyordu. Gemiler başarılıydı ve uçuşları da beğeniliyordu.
Almanya’nın 1945’ten itibaren işgal edilmesiyle birlikte İngilizler ve Amerikalılar, SS’lerin gizli arşivlerinde iki adet Haunebu-2 prototipi ve bir adet Vril-1 prototipine ait fotoğrafların yanında bu uçandairelerin detaylı versiyon planlarını ele geçirdiler. Bunlar ancak Mayıs 1945’te olmuştu. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren İngilizlerin ve Amerikalıların daha önceleri yasaklattıkları fotoğraflar ve eskizler, Orta Avrupa ülkelerinde yeniden ortaya çıkmaya başladılar. Haunebu 1-2-3 uzay gemileri ve Vril-1 UFO’ları hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldular. Bunlar Almanların ellerinde kalan gemilerdi.
1946 yılında İskandinav göklerinde, 1947 yılında ABD’de ortaya çıktılar. Halk bunları bazen disk, bazen puro şeklinde görmekteydi.
Bu durumda Alman UFO’larının savaş sonrasında dünya üzerindeki gizli üslerinden kalkarak Amerika’yı kontrol etmeleri doğru olabilir. Çünkü ne de olsa savaş onlar için hala bitmemiştir.
Almanya teslim olduğunda savaş ortasında 250 bin kadın ve erkekten oluşan grup esrarengiz biçimde ortadan kayboldular. Bu nüfusun büyük bölümü gençtir ve çoğunluğunu bilgili insanlar oluşturmaktadır. Bu insanların savaş sonrasında Antartika ve Güney Arjantin’deki gizli Alman üslerine gitmiş olduğu kabul edildi.
VRİL Serisi; VRİL-1, VRİL-2, VRİL-9
Şurası da bir gerçektir ki, daire veya disk şeklindeki uçaklar eğik manevralar yapmadıkları için hava savaşlarında kullanışlı değildiler. Vril örgütünün belirgin bir şekilde Thule örgütünden ayrılmasından sonra, Vril örgütü mensupları Nasyonal Sosyalist devlet yönetimine ve onun dünya görüşüne uzak durmaya başlamışlardı.
Vril 1 in yapım planlarından biri.
Thule örgütü üyeleri SS’lerin kitlesel desteği sayesinde birçok gelişmeye öncülük ederken, Vril örgütü mensupları ise, gittikçe bir yalnızlığa doğru itilmişlerdi. Fakat şu gerçeği de belirlemekte yarar vardı; Vril mensupları kesinlikle NS-yönetiminin karşısında değildi. Fakat onlar devleti yöneten güçlerin destekçisi ve taraftarı da değildiler. Bunun sonucu olarak Vril örgütü, projeleri için devletten resmi bir destek veya yardım alamamıştı. Fakat bu, küçümsenen RFZ-2’lerin başarıyla ulaşmasından sonra değişti. Vril mensupları için önceden olduğu gibi bir destek umudu belirdi. (Bu destek SS-E-4 –“Kara Güneş”- ki bu örgüt Thule’nin SS’ler içindeki koluydu- desteği kadar olmasa bile..) Vril örgütü kendi imkanları ile bir UFO’yu Brandenburg’a indirdikten sonra, devletten destek almaya başladı.
Bu şekilde “Vril-1” projesi başlamış oldu. Bu projenin amacı bir avcı-diski’ni geliştirmekti. Vril-1’in başarılı bir şekilde bir çok versiyonu imal edildi. Tek kişilik pilot mahalline sahip olan bir diskin yanında, iki kişilik ve plexiglas kubbeli bir disk daha yapıldı. Bunu takip eden örnek olan Vril-2, prototip olarak yapılmasına rağmen, talihsiz bir kazaya uğradı. Reich savunması için düşünülen “Evrensel Avcı Diski” V-9da planlanmasına rağmen gerçekleştirilemedi. Vril disklerinin dezavantajı Vril-gücü ile çalışan ve çok yer kaplayan bir motora sahip olmasıydı. Avantajı ise, imalatının ucuza mal edilebilmesi ve güvenirliliği idi.


Tek bir şans, bir umut galaksidir.(Some, however,have not) Fakat zorlu yolların sonu, büyüklüğün tepelerine çıkar. Her ne olursa olsun, savaşın, geçmişin ve tarihin sonuçları, asla net olarak hesaplanamaz.

The truth is out there!
Gerçek orada bir yerde!

Sevgilerle



Hiç yorum yok: