21 Nisan 2007 Cumartesi

AŞKIN İÇİN KÜÇÜK BİR MASAL


Aşkın bahçesinden bir gül yetiştirdim. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlaya ağlaya kör olurmuş. Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Özlem ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.
Derdim, kederim ne? Biliyor musun yanıtını? Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim. O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum. Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum. Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm. Her dalımız bin kitap boyunda, fakat arka sokakta yapayalnız karanlıkların içimdeyim… Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, eski arkadaşlarımı ve yakınlarımı nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümü. Kendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum. En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti. Doğaya, insanlara, hayvanlara, arkadaşlarıma ve yakınlarıma olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, beynimdeki tadı da en iyi sen bilirsin. Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam zilleri çalmaya başladı bile. İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm. Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor. Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var? Bin bir düşünce üşüşüyor beynime. Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz. Hala bir şeyler bekleyerek sis bulvarına gömülüyor her şey. Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi. Silkinip çıkamıyorum. Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum. İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm. Sabırsız ve sinirli. Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, bunalım, karamsarlık ve karanlık dokunuyor bana. Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir. Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorum. Nedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde... İşte böyle iki gözüm. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok. Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu ıssız adada koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi. Kendi hikâyesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım. Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm. Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm., Aşık oldum, yaktım kendimi. İçimde bin yangınla çıktım yola. Sevgilime şiirler yazmak, en büyük ibadetimdi. Kavuşmak ise en inanılmaz hayalim.
Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlaya ağlaya kör olurmuş. Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm sensizliğe nasıl dayanı cam ben söylesene. Ben seni sevdim ama sen ise yalanı sevdin…
BU YAZDIKLARIM YAŞANILMIŞ BİR HİKÂYEMDİR. ÖZEL YAŞAMIMI KALEME ALDIM VE SONUÇTA BU ESERİ ORTAYA ÇIKARDIM... HER ZAMAN HER AN KARŞINIZA NE ÇIKACAĞI BELLİ OLMAZ. OYÜZDEN ŞİMDİDEN EFSANE YAŞAYIN. MUTLAKA BİR YAŞANMIŞ EFSANENİZ OLSUN…
BU ANIM VEFASIZ YARİME!!! YAZAN: AHMET ULUIŞIK

Hiç yorum yok: